Habent sua fata libelli
Bundan yıllar yıllar önce uzak diyarlarda yaşayan bir arkadaşım çok sevdiği bir kitabı yolladı bana. 119 sayfadan ibaretti. Üstelik çizimlerle kaplıydı. Kitap sevdası üzerine yazılmış ufacık bir kısa romandı. Koynunuzda taşınabilecek ebatlardaydı. Hemen yüreğe yerleşiverdi.
Bundan yıllar yıllar sonra bir tesadüf başka bir tesadüfü kovaladı. Koynumdaki kitap dost bildiğim başka birinin koynundan fırlayıp önüme düşüverdi. “Çevirir misin?” diye soruverdi sonra.
Hevesle, coşkuyla. Ve her çevirinin gereği -bu kez az biraz- sancıyla… Böyle çevrildi o da. Duygudaşlık mutluluğunda.
Zaman geçti sonra… Bir de bugün tam beş ay geçti…
Kâğıt Ev’in kapağı değişti ardı sıra. İçine ve dışına adı kazındı onun da.
Üç beş satır işte bu kez sadece… Bir yayınevine teşekkür niteliğinde…
Jaguar’a: Behlül Dündar ve Ferhat Özkan’a… Minnetle…
25 Ocak 2015
Seda Ersavcı

