top of page

Müziğin ya da ilgi çekici bir düşüncenin yokluğunda renkler solgunlaşır, insanlar birer cesede, evler birer yeraltı mezarlığına dönüşür ve ölüler, yalnızca bir anlığına olsa bile, kıpırtısız yatarlar…

 

1975 yılında kurulan İngiliz progresif rock grubu Alan Parsons Project’in Tales of Mystery and Imagination (1976) albümü Edgar Allan Poe’nun en tanınmış eserlerine yapılan büyüleyici bir işitsel yolculuktur. Poe eserlerinin ilk kez müziğe uyarlanışı değildir bu. (Son da olmayacaktır.) Daha önce Bob Dylan, Joan Baez, The Beatles, Queen gibi pek çok önemli isim ve grup yazara göndermede bulunmuş, eserlerini şarkıya dökmüştür. (Sonralarda onları Green Carnation, Lou Reed, The White Stripes, Iron Maiden, Tangerine Dream, Tool, Ark, Stevie Nicks hatta Britney Spears gibi saymakla bitmeyecek başkaları takip edecektir.)

 

Yine de benim için Alan Parsons Project’in –daha sonra plağına sahip olma ayrıcalığı da yaşadığım– bu albümünün yeri ayrıdır. Üstüme sinmişliği vardır. İlk dinlediğim an dipsiz bir uçuruma düşürmüştür beni. Çimendeki çiy damlası gibi yapışmıştır ruha. Deniz kıyısındaki bir buluttan esen bir rüzgâr gibi üşütmüştür.   

 

Zira Tales of Mystery and Imagination sintisayzır, davul, gitar, orkestra çanı ve tüyler ürpertici ses efektleriyle Poe klasiklerine tekinsiz bir yolculuğun kapılarını aralar. Alan Parsons Project bize Poe’nun birbirlerinden ayrık insan hallerini farklı vokallerle sunar:

 

Kandan ve Kireçten Şarkılar

Fonda hafif bir gitar ve klavye duyulurken Orson Welles’in dudaklarından o meşhur A Dream Within a Dream (Bir Düşün İçinde Bir Düş) cümlesi dökülür. Ve işte o andan itibaren kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının haykırışları içine girer insan. Kovamayacağı düşüncelerin sırasıdır artık. Sırasıdır asla yitmeyen görüntülerin. Seslerin melankolik tehdidinde ürperip korkma zamanıdır. Tüm sesler çünkü akan bir iniltidir gırtlaklardan. 

 

Alan Parsons Project’in albümü Poe’nun yazılarının kısaltılıp müziğe uyarlanmış halleri değil, yeni baştan canlandırılması gibidir. Hikâye ve şiirlerdeki temalar sanki yaratıcıları Alan Parsons Project üyeleriymişçesine müziğe dökülürler. The Raven (Kuzgun) bunun en iyi örneği olabilir. A Dream Within a Dream’in sonundaki basa Alan Parsons’ın ses kodlayıcı ile oynanmış vokali eklenir. İşin ilginç yanı duyduğu sesin kişiye tamamen doğal gelmesidir. Derken ses kodlayıcı yerini içli bir insan sesine bırakır ve şarkı sağa sola salınır, korolar havada süzülür; dondurucu bir köprü inşa edilmiştir artık. Parça yinelenen Nevermore, nevermore, never! (Birdahaasla!) haykırışıyla sona erer. Ve –şimdi– aklıma “Geceler diriltir beni, bir kuşun sesinde”  dizesi düşer.

 

The Raven’ı takip eden Tell-Tale Heart (Gammaz Yürek) tıpkı öykünün kendisi gibi öfkelidir, Arthur Brown saldırganca söyler şarkısını. Kavgacı ve doyumsuzdur sanki. Yalnızca vokal değil, enstrümanlar da öfke içindedir. Kalp atışlarına öykünen davul ritmi kötü bir şeylerin alameti gibidir. Solgun, mavi “akbaba gözü” sanki sizin üzerinizdedir. Deliliğin ve sapkın bir saplantının yankısıdır Tell-Tale Heart. Korolar, back vokaller ve zillerle bezeli bu parça duyuların keskinliğini açığa çıkarmaya niyetlenmiştir.   

 

Ardından gelen The Cask of Amontillado’da (Amontillado Fıçısı) vokalist John Miles öyküdeki Montresor rolüne soyunarak soylu Fortunato’dan intikam aldığı geceyi anlatır. Sakin ve huzurlu başlayan parçada ritim yavaş yavaş yükselip alçalır. Ritim yükseldikçe bir tuğla daha örülür adeta. Parçanın sonunda ise mahzenin rutubetli ortamını hissetmemek, zincir seslerini ve Fortunato’nun öksürükle karışık zayıfça gülüşünü duymamak elde değildir. 

The Cask of Amontillado’nun sonrasında (The System Of) Doctor Tarr and Professor Feather (Dr. Katran ile Prof. Telek'in Sistemi)  başlar. Parçaya, öncekilerden farklı olarak klavyenin yanı sıra bir piyano ve kilise orgu eşlik eder. İnsan kalabalığının sesi yükselir. Bir akıl hastanesidir burası ve yaygarada delilik zafer çanlarını çalar.

 

The Fall of the House of Usher (Usher Evi’nin Çöküşü) oldukça uzun, girişindeki muazzam alıntı hariç, enstrümantal bir parçadır. Tamamı on dakikadan biraz fazla sürer. İlk iki bölüm akıldan çıkmayan, hatta insanı huzursuz eden ve baş döndüren bir klasik müzik parçasından oluşur, sonrasında ise işin içine takırdayıp şakırdayan çanların eşliğindeki progresif rock tınıları karışır. Tüm albümde belki de Edgar Allan Poe’nun o korkunç ve tüyler ürpertici karanlığını en iyi yansıtan ve dinleyiciye tam anlamıyla korku verici bir tecrübe yaşatan parça budur. Poe’nun gölgesi üzerinize yansır. Sanki binlerce denizden gelen uzun, gürlemeli bir haykırıştır dinlediğiniz; derin ve karanlık gölün suları ayaklarınızın dibindedir.

Son parça To One In Paradise’da (Cennetteki Kişiye) vokalist Terry Slyvester’dır. Back vokallere bir de Westminster City Okul Korosu eşlik eder. Parçanın son bölümü Poe’nun şiirinin son kıtasıyla birebir aynıdır. Geriye kalan kısımlarsa bir uyarlama şeklinde baştan, sanki tersine çevrilerek, yazılmıştır. Albümün bütününe bakıldığında en durağan, en sakin parça budur. Tekinsizlik sanki yerine huzura bırakır. Ruh sessiz ve devinimsizdir.

Deluxe Edition albümde ve plakta yer alan bir de bonus track vardır: Edgar. Alone (Yalnız) şiirini anımsatır bu parça. Başkaları gibi değildir Edgar çocukluktan beri. Görmez başkalarının gördüğü gibi. Ne tutkularını almıştır ortak bir pınardan ne de kederini aynı kaynaktan. Ayakları birbirine dolanan bir dünyada, fırtınalı bir yaşantının gölgelerinde yüzer ve sevdiği her şeyi yalnız sever. Budur işte Edgar’dan dinlediğimiz hikâye. 

 

Tales of Mystery and Imagination’daki şarkıların hepsi iç içedir. Başka bir deyişle, Alan Parsons Project parçaların birbirlerinden bağımsız kılınması çok da mümkün olmayan bir Poe derlemesi yaratmıştır. Amerikan Gotik Edebiyatın öncülerinden ve bence tüm zamanların en iyi öykücülerinden (ve şairlerinden) biri olan Edgar Allan Poe eserlerine ahenkle mırıldanan yeni bir gizemli rüzgâr eklemiştir. Gece kara kefenini serdiğinde yazarın ayak seslerini duymak isteyenlere…

 

Seda Ersavcı

...

 

Ufak bir not: Grubun 1980 yılına ait The Turn of a Friendly Card albümünde Gold Bug (Altın Böcek) adlı bir enstrümantal parça yer alır. 

 

Ufak bir not daha: Çizimler Seda Ersavcı'ya aittir.

bottom of page