top of page

Guatemala doğumlu Rey Rosa'nın, ülkesindeki "insanlık" algısının sorgulama girişiminin bir yansıması Sağırlar. Anlatılan hikâye, Latin Amerika edebiyatının o kendine has damarlarına da sahip ancak fikir ve uygulanış açısından daha gerçekçi temeller üzerine kuruluyor. Bilindiği gibi Latin Amerika edebiyatının öne çıkan, hatta o coğrafyayla birlikte anılan edebiyat anlayışı büyülü gerçekçilik. Sağırlar büyülü gerçekçi bir roman değil ama. Rey Rosa'nın romanı, daha çok Latin Amerika'nın ahlaki çöküşlerinin, hatta çürümüşlüğünün yansıdığı, siyasetten çok düzenin hedef alındığı, bunu yaparken de polisiye olayların kurguya katkıda bulunduğu hikâyeler sınıfından.Bir Latin Amerika hikâyesi ise elinizdeki ve Türkiye'de yaşıyorsanız, okuduklarınız, yaşadığınız ülkenizle benzerlik gösterecektir. Bu anlatılan, coğrafya ya da kültür noktasında değil elbet. Gerek siyaset, gerek ahlâk, gerekse de sosyal yaşamın kendi içinde doğurduğu hiyerarşi bakımından yakınlaşır bu iki farklı coğrafya. İnsanlarının hinliği, çıkarcılığı ve çürümüşlüğü buluşturur aynı noktada bu toplumları. Sağırlar'da da tam olarak bunu görüyoruz. Durumdan kendine pay çıkararak yapılan zekice planların yarattığı cenderede boğulan ahlâk, her yerde ahlâksızlık olarak adlandırılır. Latin Amerika ve Türkiye'de ahlaksızlığın adı ise "işini bilmek" uzun zamandır...

 

Romanda her şey, seksenini bulmuş Claudio Casares adındaki zengin iş adamının, gelen sessiz telefonlar nedeniyle kendini ve ailesini güvende hissetmeyerek kızına bir koruma tutmak istemesiyle başlıyor. Kızı Clara da bunun üzerine yakınlarında bulunan bir başkasının koruması Chepe'den yardım istiyor. Chepe ise kendi yeğenini bu iş için yaşadığı küçük 

İnsana "sağır" olmak ya da bir Latin Amerika vakası

Zengin kelimeler vardır. Küçük birkaç harfin anlamlı birleşimine dünyalar sığar. "Sağır" da onlardan kanımca. İmge dünyasında düşünüldüğünde çağrışımlarla yüklü bir kelime. Bu küçük kelime, birçok soyut kavramın altını doldurabildiği gibi, somut birtakım gerçeklikler de sunar bize. Özellikle de iş birbirini anlayamayan insanların iletişimsizliğini adlandırma noktasına geldiğinde. Rodrigo Rey Rosa da Türkçedeki ilk romanı Sağırlar'da, kelimenin tüm çağrışım ve somut algılayışlarının üzerine kuruyor romanını. İçinden, bir ülkenin ahlaki zemini adına pek çok unsurun aktığı hikâyede bu kelime, bizim olayları anlamamız noktasında yol gösterici oluyor. İnsanın insana ya da insanlığa sağırlığı vardır ya, Rey Rosa özellikle bunun ne anlama geldiğini sorgulama çabasına girişiyor anlattığı hikâyede.

köyünden kente çağırıyor ve genç Cayetano'nun yaşamı bir anda bambaşka bir evreye giriyor. Artık köyde değil, artık eski kıyafetler içinde değil, artık küçük bir dünyanın esiri değil... Bunlara bakarak gerçekten güzel başlar Cayetano'nun kent yaşamı ancak her şey umulduğu gibi gitmez. Kısa bir süre sonra Clara, şüpheli bir şekilde ortadan yok olur, Cayetano ve Clara'nın ailesi de bu şüpheli kayboluşun ardından koşmaya başlar. Bir de daha romanın başında adı anılan, sonrasında ise ortadan kaybolan küçük yerli kızı var. Romanın kurgusundaki en önemli soru da bu olacak zaten. Bir köylü çocuğun ortadan kayboluşuyla zengin bir bankerin kızının ortadan kayboluşu arasında nasıl bir bağlantı olabilir? Rey Rosa, romanın merak omurgasını bu olay üzerine oturuyor. Ancak romanı sürükleyen daha birçok merak ucunun kapısı açık bırakılmış yazar tarafından.

 

Buna bağlı olarak da farklı zamanlarda, farklı yerlerde meydana gelen olayların ustaca ilmeklerle birbirine bağlanaması yaratıyor romanın polisiye katmanını. Tabii bir de silahı belinde bir korumanın, zor bir bilmecenin içinde kendine yer bulması.

 

Siyasal ve ahlaki konuların yanında roman, toplumsal birçok yaranın deşilmesini, konuşulmasını da sağlıyor. Metnin akışında politik ilişkiler var. Bunlar da genelde düzenin eleştirisini yapmak için kullanılmış. Yerli halk ve burjuvalaşan sınıfların keskin ve acımasız sosyal yaşantısı arasındaki uçurum ise toplumun, gerçekçi bir bakışla romana yansıması olmuş. Bu iki taraf arasındaki uçurum, çeşitlilikleriyle katılmış hikâyeye. Hukuktan yaşam kalitesine kadar da geniş bir yelpazede ele alınmış bu konu. Bu bağlamda, romanın öne sürdüğü fikri anlamlandırmak adına çok önemli bir vurgu yapıyor Rodrigo Rey Rosa: "Barbalıkla uygarlık arasındaki 'kalın' çizgiyi 'görmemek' de 'sağırlık' değil mi?"

Eray Ak

bottom of page