Michael Dibdin ve kitaplarıyla bundan 11 yıl önce yurtdışında bulunduğum sırada tanıştım. Daha sonra, sadece polisiye kitaplar yayımlayan Labirent Yayınları’nı kurduğumda, elbette Türkiye’de pek tanınmayan bu değerli yazarı ülkemize kazandırmak aklımdaki ilk şeylerden biriydi. Yayınevimiz kısa sürede 15’in üzerinde kitap yayımlayıp okurlar tarafından ilgi ve takdir gördükten sonra da bu projeyi hayata geçirmeye karar verdim.
Dibdin’in ilk kitabı “The Last Sherlock Holmes Story” Sir Arthur Conan Doyle’un ölümsüz kahramanının ona öykünerek yazılmış yeni bir macerası. Yazar bu kitabıyla çok beğenildikten sonra 2007’deki zamansız ölümüne kadar “Zen” serisinden 11 kitabın yanı sıra 6 kitap daha yazmış. Biz okuyucuları öncelikle dedektif Zen ile tanıştırmak istedik, zamanla diğer kitapları da yayımlayacağız.
Zen serisi yukarıda da söylediğim gibi 11 kitaptan oluşuyor. Kitapların her biri İtalya’nın farklı bir şehrinde geçiyor ve Dibdin, ülkenin 1980’li yıllardaki resmini son derece gerçekçi ve tarafsız bir bakış açısıyla resmediyor.
Seriyi yayımlamaya karar verdiğimde elbette önce telif haklarını aldım. Seriyi tek bir çevirmene emanet etmenin bütünlük açısından uygun olacağını düşündüm, öyle de yaptık. Daha sonra çevirmenimiz Seda Çıngay ve editörümüz Onur Koçyiğit’le masaya oturduk ve çeviride nasıl bir yol izleyeceğimize, yayın planının nasıl ilerleyeceğine karar verdik. İlk kitap “Fare Kral”, bu programa uygun olarak kasım ayındaki İstanbul Kitap Fuarı’nın hemen öncesinde matbaadan çıktı ve okurlarla buluştu.
Labirent Yayınları ve polisiye

Kitabın her aşamasına ayrı özen gösterdik. Kapak tasarımından sayfa düzenine kadar bütün ayrıntıları özenle ele aldık. Ülkemizin gerçekleriyle neredeyse birebir örtüşen bir hikâyenin bu kadar sağlam bir polisiye olması sayesinde okuyucularımızın ilgisini çekeceğine emindik; bunu bütün kitaplarımızda olduğu gibi özenli bir çalışmayla süsledik.
Fare Kral’ın ardından serinin ikinci kitabı “İntikam” da aynı özenle hazırlandı. Şubat ortalarında raflarda olacak. Yine ülkemize çok uygun düşen müthiş bir hikâye bekliyor okurları.
Üçüncü kitap nisan ayında çıkacak. Daha sonra yine yayın planımız çerçevesinde bütün seriyi okurlarla buluşturacağız. Dibdin’in Zen serisi haricindeki kitaplarını da yayımlamak istiyoruz.
Zen’i biraz tanıtmak gerekirse onun için “yalnız bir adam” demek doğru olur sanırım. Yıllar önce Aldo Moro cinayeti soruşturmasında burnunu olmaması gereken yerlere soktuğu için gözden düşmüş, masabaşı işlere sürülerek ayağı kaydırılmış, emekliliğini beklemeye mahkûm bir müfettiş. Sadece işte değil, özel hayatında da yalnız. Yaşlı ve hastalıklı annesiyle yaşıyor. Aslında hoşlandığı yalnızlığına kalkan olarak da onu kullanıyor ve kimseyi, özellikle de kadınları pek yanına yaklaştırmıyor.
Sevgilisiyle ilişkisi bile soğuk ve mesafeli. Dürüst, açıksözlü, entrikadan anlamayan bir adam ama bazen suçluları yakalayabilmek için o da entrika çevirebiliyor. Kitaplar ilerledikçe katman katman açığa çıkan, çok yönlü bir karakter var karşımızda. Aynı şey maceralar için de geçerli. Her kitapta İtalya’nın siyasi çarklarının, toplum yaşamının, yozlaşmışlığının, politikayla iç içe geçmiş, kol kola yürüyen kilise ve iş dünyasının betimlendiğine şahit oluyoruz. Üstelik fonda güzel manzaralar, tarihi doku, lezzetli yemekler ve şaraplar var. Her yönüyle dört dörtlük.
Bugüne kadar yayımladığımız 23 kitaptan 21’i dilimize ilk defa kazandırıldı. Listemizde, yine Türkiyeli okurların ilk defa tanışacağı epey yazar mevcut ama bunu gerçekleştirebilmeyi zamana yaymayı uygun buluyoruz. Çevirmen ve editörlerimizle çok detaylı hazırlanıp yayın planımıza yön veriyoruz. Bu bir ekip işi ve ekibin tamamı, sürecin her aşamasına müdahil oluyor. İyi bir uyum var aramızda. Böyle olunca da keyifli ve yoğun bir mesai harcıyoruz.
Ülkemizde artık “sadece” polisiye edebiyat yayıncılığı yapan bir yayınevi var ve polisiyeseverlerin de yayınevimize sahip çıkmasıyla birlikte daha iyi projelere imza atacağımıza inanıyoruz.
Hüseyin Çukur

