top of page

Gio'ya şapka çıkarmak

Bundan yıllar önce vampir edebiyatı üzerine yazacağım tezim için Bülent Somay’dan bir kitap ödünç almıştım. Christopher Frayling’in hazırladığı bu kitabın adı Vampyres: Lord Byron to Count Dracula’ydı. “Yalnız dikkat et, kitaba iyi bak,” demişti Somay, “kitap Gio’ya ait."

 

Özellikle sinema tarihiyle ilgili çalışmalarından tanıyordum Giovanni Scognamillo’yu. Tezimi yazdım, kitaba gerçekten iyi baktım ve Somay’a teslim ettim. Bir süre sonra İş Kültür’den Bir Levanten Şövalye: Giovanni Scognamillo Kitabı adlı nehir söyleşi eserini okudum. Kitabın son bölümünde Giovanni, artık internetten hayranlarıyla tanıştığını, aktif bir şekilde Facebook kullandığını anlatıyordu. O yıllarda Facebook’un gerçekten işe yarar bir yanı olmadığını düşünüyordum, ama işte, Giovanni ile tanışmama vesile olacak bir haberdi bu. Tesadüf mü bilmiyorum, ama aynı akşam bir arkadaşıma uğradığımda beni bir müjdeyle karşıladı. “Tam senlik bir kitap çıkmış,” dedi. Hemen internete baktık. Bahsettiği kitap Varlık Yayınları’ndan çıkmıştı. Başlığı da Vampirizm’di. Yazarının Christopher Frayling olduğunu görünce şaşırdım ve kontrol ettim. Evet, bu kitap benim tezimde kullandığım vampir kitabıydı ve Türkçeye Vampirizm adıyla çevrilmişti. (Dünya küçük, bu kitabın çevirmeni Elif Ersavcı da birkaç yıl sonra çok yakın arkadaşlarımdan biri olacaktı, o sıralarda hiç haberim yoktu.)

 

Giovanni ile önce Facebook aracılığıyla yazışarak tanıştık. Sonra da evine birkaç kez ziyarete gittim. Yazılarımda yararlanmam için bana önemli kaynak kitaplar ödünç veriyordu. İlk gidişimde Somay’dan aldığım kitabın hikayesini anlattım, şaşırdı. Sanırım o kadar uzun zamandır ona geri dönmemişti ki, böyle bir kitabı birilerine verdiğini bile hatırlayamamıştı Gio.

 

Aradan bir süre geçtikten sonra, Vampir Manifestoları adlı kapsamlı inceleme kitabı çıktı. Bu kitaba Giovanni ile beraber Aylin Ünal ve Fatih Danacı da imza atmıştı. Hatta İstanbul kitap fuarında bir imza günü de düzenlenmişti. Yanlış hatırlamıyorsam bir yandan da Fabisad’ın tohumları atılmıştı o sıralarda. İmza saatinde oradaydım elbette. Giovanni ile beraber Aylin Ünal ve Fatih Danacı da imzaladılar elimdeki kitabı. Ben de o günlerde bir kitap hazırlamaya çalışıyordum ve sohbet etmiştik bu konuyla ilgili. Aylin Ünal, “Bir dahaki fuarda sen de bana kitabını imzalarsın,” demişti bana.

 

Zaman akıp gitti ve İthaki Yayınları’nda editörlük maceram başladı. 2 yıl sonra, yine tesadüf mü, hayatın cilvesi mi (yoksa Giovanni’nin büyüsü mü?) bilinmez ama editörlüğünü yaptığım iki güzel kitap peş peşe çıktı. Bunlardan biri Giovanni Scognamillo onuruna Fabisad tarafından düzenlenen Gio Ödülleri öykü seçkisiydi. Diğeri de Aylin Ünal’ın ilk fantastik kurgusu olan İstanbul’un Gizli Büyücüleri adlı kitap oldu.

 

Şöyle bir düşündüğümde, Giovanni hep orada bir yerlerde oldu bu süreçte. Teşekkürler Gio, hep orada olmaya devam ettiğin için…

 

Yankı Enki

 

 

 

 

Giovanni Scognamillo'yu ilk olarak tek kanallı dönemde bir televizyon programında görmüştüm. Bir sinema programıydı ve ben o güne kadar sinema programlarında filmleri benim hayalperest bakış açımdan farklı, fazlasıyla entelektüel bir şekilde yorumlayan yorumcular görmüştüm.

 

Konu vampirler, zombiler, canavarlar oldu mu, bunları içselleştirmeden ve o tip filmleri küçümseyerek dile getirirdi o yorumcular. Sadece sinemada da değil, edebiyatta da sevdiğim tarzları anlatan yazarlar, araştırmacılar görememekten yakınıyordum. Giovanni Scognamillo bu anlamda birkaç neslin birden hasretle aradığı isimdi. Vampirleri, canavarları, gizli korkularımızı o kadar güzel anlatırdı ki, sevdiğimiz filmleri neden bu kadar sevdiğimizi bir kere daha anlardık.

 

İsmini telaffuz etmemiz en başta bizi zorlamıştı ama olsun, nihayet bizim kafamızda, sevdiğimiz filmleri temsil eden bir entelektüel çıkmıştı!

 

"Dehşetin Kapıları" ve "Korku Sanatları" isimli kitapları korku edebiyatına dair birer okuldu adeta. Neden korku öyküleri yazdığımı da, nasıl korku öyküleri yazılması gerektiğini de bu kitaplardan öğrenmiştim. Daha sonra Nostromo dergisi geldi. Rahmetli Metin Demirhan'ın yayımladığı bu derginin yayın yönetmeni Gio'ydu ve açılıştaki editör yazısını da Gio yazardı. Nostromo benim hayatımın kırılma noktalarından biridir. Öncelikle benim gibi fantastik edebiyat, bilimkurgu ve korku meraklılarının olduğunu fark etmeme yol açmıştı. Sonralıkla, düzenledikleri bilimkurgu öykü yarışması, kişisel öykü yazma çalışmalarımı hızlandırmıştı. 1999'da Gio'nun da jüride olduğu bu yarışmada başarı ödülü almak benim için büyük bir onurdu.

 

İzmir'den gelmiştim törene, törenden önce bir panel vardı. Gio'yu ilk defa orada Dracula'yı andıran karizmasıyla görmüştüm. Sonraki öykülerim için motive edici bir gün olmuştu o. Daha sonraki kitaplarımda ve senaryolarımda, en çok yazar arkadaşlarımın ve eleştirmenlerin yazdıklarını önemsedim. Yine de en çok merak ettiğim Gio'nun ne düşündüğüydü. Fakat kendisine sormaya korktum. Neyse ki, röportajlarda onun görüşlerini öğrenme şansım oldu. "Okul"u beğenmemesine üzülmüştüm mesela. "Küçük Kıyamet"i ise Türk korku sinemasının en iyi filmi olarak gösterdiğinde dünyalar benim olmuştu.

 

Fabisad'ın kuruluş partisinde ise "Varolmayanlar" hakkında çok güzel şeyler söylemesi beni çok mutlu etti.

Artık bunlar hakkında kim ne derse desin, Gio'nun dediklerini hatırlayıp mutlu olabilirim. Gio, düşler ve kâbuslarla

örülü bu yolculuğumuzda bize rehber olmaya devam edecek. Güç onunla olsun...

 

Doğu Yücel

 

 

 

 

Giovanni ile 13 yıl önce Metin Demirhan sayesinde tanıştım. Asistanı Nalan ile beraber hafta sonları Atlas Pasajı’ndaki

Atılgan’a gelirlerdi. Atılgan bir dönemin efsanesiydi.

 

Giovanni bir vampir bence. Milyonlarca yılın bilgisine ve zarafetine sahip. Her zaman bizimle paylaştıklarından çok

daha fazlasını bildiğini düşünmüşümdür. Ama ne de olsa, büyünün gücü sırrındadır. Ve Giovanni’nin de kimseye

açmadığı sırlarının olması normaldir diye düşünüyorum.

 

Giovanni’ye, asistanı Nalan’a, kızı Sandra’ya kısacası tüm ailesine, hayatımın tüm anlarında yanımda oldukları

için minnettarım.

 

Aylin Ünal

bottom of page